Çocuk çığlıkları... Sesler... Katedralde işlenen bir cinayetin kökenini araştırırken elde edilen çarpıcı bilgiler... Şili’deki işkencelerle bağlantılı cinayetler serisi... Fransa topraklarında kimsenin dokunamadığı bir Vatikan: Koloni. Ve kendilerini Koloni’yi işgal etmeye adamış iki polis... Jean Christophe Grangé sürprizlerle, şaşırtmacalarla dolu olaylar silsilesi ile tekrar karşımızda.
Yazar Koloni adı verdiği kitabında çocuk seslerine odaklamış bu sefer. Çocuk sesleri üzerinden giderek sürükleyici bir roman kaleme almış. Öncelikle orijinal bir konu olduğunu belirtmeliyim. Patrick Suskind’in Koku adlı eseri ne kadar özgünse Koloni de o kadar özgün. İçeriğe gelirsek... Çocukların masumiyetini, saflığını kullanan tımarhanelik ve zalim bir tarikat, çocuk seslerinden öldürücü bir çığlık elde etme araştırmalarına başlayınca Fransa topraklarında tehdit unsuru hâline gelir. Ancak Koloni’ye sanki bir Vatikan’mış gibi devlet yetkilileri dâhil kimse dokunamaz. Suçlamalar vardır, ama kanıt yoktur. Gelgelelim birbiri ardına işlenen cinayetlerin benzerliğinden şüphelenerek işin içinde bir bit yeniği olduğunu sezen Kasdan ve Volokine isimli iki komiser bu olayın peşini bırakmayarak kendi canları pahasına da olsa Koloni’nin inlerine girip gerçek yüzünü ifşa eder. Ve Koloni batmaz denilen Titanik gibi yıkılır sonunda.
Aslında içyüzüne bakılırsa Koloni, içinde haşhaş tarlaları olan, uyuşturucu üretip satarak Karun kadar zengin olan kendi çapında bir imparatorluk. Ne var ki dışarıya hiç de öyle görünmüyorlar. Son derece dürüst bir tarikatmış gibi gösteriyorlar kendilerini. Okulları, hastaneleri olan, konserler veren temiz bir tarikat izlenimi vererek göz boyuyorlar, kötülüğü görünmez kılıyorlar. Yüzünüzde bir tebessüm görür gibiyim. Bu hikâye size hangi cemaati hatırlatıyor? Gülen cemaati olmasın sakın! “Hizmet hareketi” imajı altında her türlü pisliğin döndüğü, devleti içten içe fare gibi kemiren, sızmadıkları hiçbir kurum kalmayan, Allah’ın adını dillerinden düşürmemelerine rağmen kul hakkı yemeye doymayan -yeni adıyla- FETÖ ile Koloni arasındaki benzerlik beni şaşırttığı gibi sizi de şaşırtmış olmalı. Öyle ki benzerlikleri gerçekten ilginç. Koloni, Fransa topraklarında kimsenin hesap soramadığı bir toprak parçasıyken Gülen’in malikanesi ABD dışında hiçbir devletin dokunamadığı özerk bir bölge. Koloni de Gülen cemaati de okullar açıyor, konserler düzenliyor. İkisi de dinlerine zıt olarak manevi dünyadan uzaklaşıp maddi dünyanın peşinde koşuyor. Koloni gibi himzet hareketi de dini kullanarak güç elde ediyor. Sonları ise tam olarak aynı sayılmaz. Çünkü Koloni’nin duvarları yıkılırken Gülen cemaatinin sadece Türkiye kolu kesiliyor. FETÖ denilen yapılanma ABD’de hâlâ varlığını koruyor. Türkiye’de inlerine girilse de ABD’nin Gülen’in arkasında olmasından dolayı cemaat hâlâ nefes alıp veriyor. Türkiye Gülen cemaatini bir terör örgütü olarak tescilledi, ancak dünyanın bir kısmı bu gerçeği kabul etmemekte ısrar ediyor.
Kitapla ilgili internette paylaşılan yorumları okuduğumda eleştirenlerin de beğenenlerin de olduğunu gördüm. Grangé bana kalırsa sürükleyici ve heyecan verici bir roman yazmış. Başka Leyleklerin Uçuşu, Kurtlar İmparatorluğu, Siyah Kan ile karşılaştırıldığında biraz sönük kalıyor gerçi, ama olsun. Grangé’yi okumak her zaman keyif vericidir. Ancak dikkatli olun, çünkü Grangé okumak bağımlılık yapar.
Yorumlar
Yorum Gönder